Eski bir Rum köyü olan Kayaköy Hayalet Köy olarak adlandırılan ve Fethiye ilçesinde bulunan bu tarihi köyün hüzünlü hikayesi dünyaca üne ulaştı.
Kayaköy Hayalet köy haline gelen eski yerleşim yerlerinden biridir. Son derece köklü bir tarihe sahip olan ve barış içinde yaşayan insanların memleketi olan bu köy, 13. yüzyılda antik Yunan kenti Karmylassos'un kalıntıları üzerine kurulmuştur. Yakınlardaki Makri kasabası 1856'da bir deprem ve ardından 1885'te bir yangınla yıkıldıktan sonra, sakinleri oraya taşındı.
Anadolu Müslümanları ve Rum Ortodoks Hıristiyanlar da dahil olmak üzere yaklaşık 10.000 kişiye ev sahipliği yapıyordu. Kökleri 14. yüzyıla dayanan Kayaköy, Yunan-Türk Savaşı'nın sonunda, bir nüfus mübadelesinin, Yunanistan ile Türkiye arasında Müslüman ve Hıristiyanların mübadelesi anlamına geldiği ve böylece her ülkenin etnik ve etnik kökene giden yolda tek bir büyük dine sahip çıkabileceği anlamına geldiğinde, zorla terk edildi.
Yunanistan'ın yenilmesiyle sonuçlanan Yunan-Türk savaşı (Mayıs 1919 ve Ekim 1922) ve müteakip Lozan Antlaşması'nın ardından Anadolu'da yaşayan Yunan vatandaşları Yunanistan'a ve Kayaköy'e göç etmek zorunda kaldılar. Şehirleri terk edilmiş, Yunanistan'dan dönen Türk vatandaşları ise köyün bulunduğu tepenin eteğine yerleşmiştir. Bugün Kayaköy'de birkaç nadide hediyelik eşya satıcısı ve yenilenen birkaç evde oturan biri dışında neredeyse kimse kalmadı.
Sahipsiz Kaldı Ama Hala Ayakta
6.000'den fazla Hıristiyan'ın geride sadece güzel taş evlerini ve kiliselerini bırakarak aniden ayrılmasıyla Kayaköy (Kaya Köyü) oldu. Genel olarak, değişim, Milletler Cemiyeti'nin göreve atadığı Nobel ödüllü Norveçli bilim adamı Fridtjof Nansen tarafından düzenlenen yepyeni bir yerleşim yerini kabul etmek zorunda kalan yaklaşık 200.000 Yunanlı ve 300.000 Türk'ü yerlerinden etti.
O zamanlar, Levissi'nin eski sakinleri Yunanistan'a geldi ve kısa süre sonra Atina'dan yaklaşık 40 kilometre (24,8 mil) uzakta olan ve onlara eski evlerinin çoğunu hatırlatan bir alana yerleşti. Ancak Yunanistan'dan yeni gelen Müslümanlar, çok uzak buldukları yamaç konumu nedeniyle Kayaköy'de ikamet etmiyorlardı. 1957 yılına gelindiğinde, güzel ama terk edilmiş kasabada büyük bir deprem de zarar gördü ve binalarda büyük hasara neden oldu. El değmemiş yamaç evleri, okulları, şapelleri, kiliseleri, dükkanları ve kafeleri, doğal unsurlardan zayıf da olsa, terk edilmelerini protesto edercesine bugün de ayakta kalmaya devam ediyor.
Evleri ve iki harap Ortodoks kilisesi ile bir açık hava müzesidir. Bununla birlikte, ziyaret edebileceğiniz özel bir müze ve 17. yüzyıldan kalma bir bahar da bulunmaktadır. UNESCO, Kayaköy'ü Dünya Dostluk ve Barış Köyü ilan etti.
2014'te Russell Crowe'un yönettiği ve oynadığı The Water Diviner filminin bazı sahnelerinin yeri olarak kullanıldı. Kültür Bakanlığı aracılığıyla müze statüsü kazanan ve UNESCO tarafından Dünya Dostluk ve Barış Köyü olarak kabul edilen Kayaköy, devleti çökmeye devam etse de bir miktar yol kat etti. Köyün gelişen geçmişinin en dokunaklı hatırlatıcılarından biri, solmuş fresklerin, tonozlu tavanların ve kemerlerin, yapının inancın ihtişamını yaydığı başka bir dönemin hikayesini anlattığı Kato Panagia Kilisesi'dir.
Müze köy, sert rüzgarlar ve kışların etkisiyle antik görünse de, acıklı hikayesi ve gizemli hayalet kasaba atmosferi, onu maceraperest yürüyüşçüler için ilham verici bir keşif haline getirmeye devam ediyor. İngiliz romancı Louis de Bernieres bile Kanatsız Kuşlar adlı romanında hayalet köy Kayaköy kurgusal bir versiyonunu kullandı.
Yurtiçi turlar ile eşsiz güzelliklere sahip çeşitli yerleri gezebilirsiniz. Detaylı bilgi almak için bizlere ulaşınız.